Artvin - Tarihçesi
İlk Çağ ve Antik Dönem
Artvin’in bilinen tarihi, M.Ö. 2000’li yıllara kadar uzanır. Bu dönemde Artvin’in bulunduğu coğrafya, verimli vadileri, akarsuları ve ormanları ile yerleşim için elverişli bir alan olarak öne çıkmıştır. İlk insan topluluklarının Çoruh Nehri ve kolları boyunca yaşadığı tahmin edilmektedir. Arkeolojik bulgular, bu bölgenin Kalkolitik Çağ’dan itibaren yerleşim gördüğünü göstermektedir. Özellikle kemik aletler, çanak çömlek parçaları ve taş baltalar bu dönemin izlerini taşır.
Hitit kaynaklarında Artvin ve çevresinin “Azzi-Hayaşa” olarak adlandırıldığı düşünülmektedir. Hititler, Karadeniz’in iç kesimlerine hâkim olsalar da Artvin’in dağlık yapısı, bölgeyi tam olarak kontrol altına almalarını zorlaştırmıştır. Hitit hâkimiyetinin ardından bölgeye Urartular gelmiştir. Urartular, Doğu Anadolu’da güçlü bir devlet kurmuş ve Artvin’in bazı kısımlarını kontrol altına almıştır. Urartu döneminde bölgede kaleler, sulama kanalları ve savunma yapıları inşa edilmiştir.
M.Ö. 7. yüzyılda Kimmerler ve ardından İskitler bu topraklara akın düzenlemiştir. Bu toplulukların etkisi kısa süreli olsa da Artvin’in etnik yapısında ve kültürel dokusunda izler bırakmıştır. Daha sonra Pers İmparatorluğu bölgeyi kontrol altına almış ve Artvin, Perslerin satraplık sistemi içinde yönetilmiştir. Pers hâkimiyeti sırasında Zerdüştîlik inancı ve Pers kültürü bölgeye girmiştir.
Makedonya Kralı Büyük İskender’in Anadolu seferleri sırasında Artvin, Hellenistik kültürle tanışmıştır. Bu dönemde şehirleşme hareketleri başlamış, küçük yerleşim merkezleri oluşmuştur. Ancak dağlık ve ormanlık yapı nedeniyle büyük kentleşme Artvin’de sınırlı kalmıştır.
Roma İmparatorluğu döneminde bölge, stratejik konumu nedeniyle önem kazanmıştır. Roma döneminde yollar, köprüler ve askeri garnizonlar inşa edilmiştir. Roma’nın ikiye ayrılmasıyla birlikte Artvin, Doğu Roma yani Bizans İmparatorluğu sınırları içinde kalmıştır. Bizans döneminde bölge hem ticaret hem de askeri geçişler için önemli bir noktaydı. Bu dönemde Artvin’de Hristiyanlığın etkisi artmış, kiliseler ve manastırlar inşa edilmiştir.
Orta Çağ ve Beylikler Dönemi
Bizans İmparatorluğu’nun zayıflamasıyla birlikte Artvin ve çevresi, 9. yüzyıldan itibaren Gürcü krallıklarının etkisi altına girmiştir. Gürcü prenslikleri bu dönemde Artvin’de birçok kilise, manastır ve dini yapı inşa etmiştir. İşhan Kilisesi, Dolishane Kilisesi ve Barhal Manastırı bu dönemin önemli eserleri arasındadır.
11.yüzyılın sonlarında Selçuklu Türkleri Anadolu’ya girince Artvin de Türk-İslam kültürüyle tanışmaya başlamıştır. 1071 Malazgirt Zaferi’nin ardından Anadolu’da pek çok bölge gibi Artvin de Selçukluların nüfuz alanına girmiştir. Ancak coğrafyanın sarp yapısı ve bölgedeki güçlü yerel beylerin varlığı nedeniyle Artvin’de kalıcı Türk hâkimiyeti zaman almıştır.
12.yüzyılda Moğol istilaları Anadolu’yu kasıp kavururken Artvin de bu istilalardan nasibini almıştır. Moğol akınlarının ardından bölge, Gürcü prenslikleri, Trabzon Rum İmparatorluğu ve yerel beyler arasında el değiştirmiştir. 14. yüzyılda ise Akkoyunlu ve Karakoyunlu Türkmen beyleri bölgede etkili olmaya başlamıştır. Bu dönem, Artvin’in Türkleşme sürecinde önemli bir aşamadır.
Osmanlı Dönemi
Artvin, Osmanlı hâkimiyetine Yavuz Sultan Selim’in 1514’teki Çaldıran Seferi sırasında girmiştir. Osmanlı döneminde bölge, Erzurum Eyaleti’ne bağlı sancaklardan biri olarak idare edilmiştir. Osmanlı hâkimiyetiyle birlikte bölgede İslamlaşma hız kazanmış, camiler, medreseler ve hanlar inşa edilmiştir. Çoruh Nehri üzerindeki ticaret hareketliliği, Artvin’in ekonomik olarak canlanmasına katkıda bulunmuştur.
Ancak Osmanlı-Rus ilişkileri bölgeyi sürekli etkileyen bir faktör olmuştur. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) sonucunda imzalanan Berlin Antlaşması ile Artvin, Rusya’ya bırakılmıştır. Rus işgali döneminde şehirde mimari açıdan değişimler olmuş, bazı yapılar Rus mimarisinin izlerini taşımaya başlamıştır. 1918’de Brest-Litovsk Antlaşması’yla bölge tekrar Osmanlı’ya verilmiş, ancak Mondros Mütarekesi sonrası kısa süreli karışıklık yaşanmıştır.
Cumhuriyet Dönemi ve Günümüz
Artvin, 1921’de imzalanan Moskova Antlaşması ile kesin olarak Türkiye topraklarına katılmıştır. Cumhuriyet’in ilanından sonra Artvin, 1924 yılında il olmuştur. Bu dönemde bölgede modernleşme hamleleri yapılmış, eğitim kurumları açılmış, yollar inşa edilmiştir.
Günümüzde Artvin, doğa turizmi, yaylaları, baraj projeleri ve kültürel zenginliğiyle dikkat çekmektedir. Özellikle Yusufeli Barajı, Türkiye’nin en büyük projelerinden biri olarak Artvin’in ekonomik yapısını ve coğrafyasını değiştirmiştir.