Adana - Tarihçesi
Adana, Anadolu’nun güneyinde, Akdeniz’e yakın konumda bulunan ve tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış kadim bir şehirdir. Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin arasında yer alan bu bereketli topraklar, binlerce yıldır hem tarım hem de ticaret açısından önemli bir merkez olmuştur. Arkeolojik ve tarihî kaynaklar, Adana'nın geçmişinin Neolitik Çağ’a kadar uzandığını ortaya koymaktadır.
Neolitik ve Kalkolitik Çağ (M.Ö. 6000 – M.Ö. 3000)
Adana'nın en eski yerleşim yeri olan Tepebağ Höyüğü'nde yapılan kazılar, bölgedeki yaşamın M.Ö. 6000’lere kadar uzandığını göstermektedir. Bu dönemde insanlar çanak çömlek yapmaya, tarım ve hayvancılıkla uğraşmaya başlamıştı. Çukurova’nın zengin toprağı, erken dönem tarım topluluklarının bu bölgeyi tercih etmesini sağladı. Nehirlerin getirdiği alüvyonlar ve ılıman iklim, Adana'yı verimli bir yaşam alanına dönüştürmüştür.
Hititler ve Kizzuwatna Dönemi (M.Ö. 2000 – M.Ö. 1200)
M.Ö. 2. binyılda, Adana bölgesi Kizzuwatna Krallığı adıyla anılmış ve Hititlerle yakın ilişkiler kurmuştur. Hitit yazıtlarında bu bölge “Adaniya” olarak geçer. Kizzuwatna, Hitit İmparatorluğu'nun güneydoğusunda önemli bir vassal devletti ve dini ritüellerde, büyü metinlerinde adı sıkça geçerdi. Bu dönem, Adana’nın devlet yapısı ve kültürel etkilerle tanıştığı yıllardı.
Asur ve Urartu Etkisi (M.Ö. 1200 – M.Ö. 600)
Hititlerin çöküşünden sonra bölge kısa süreli bir kaosa sürüklendi ve göçebe kavimlerin istilalarına maruz kaldı. M.Ö. 9. yüzyıldan itibaren Asur İmparatorluğu bölgeye hâkim olmaya başladı. Özellikle ticaret yollarını kontrol etmek isteyen Asurlular, Adana’yı askeri üs olarak kullandılar. Aynı dönemde Urartular da kuzeyden bölgeye akınlar düzenledi. Bu dönemde Adana, doğu-batı ve kuzey-güney yönlü ticaretin kavşak noktası haline geldi.
Persler, Helenistik Dönem ve Roma (M.Ö. 600 – M.S. 395)
Pers İmparatorluğu’nun Anadolu'ya hâkim olduğu M.Ö. 6. yüzyılda Adana da satraplık (eyalet) sistemine dâhil edildi. Bu dönemde bölgenin yönetimi yerel beyler tarafından yürütüldü. Daha sonra Büyük İskender’in M.Ö. 333 yılında Persleri yenmesiyle bölge Helenistik kültürün etkisine girdi.
İskender’in ölümünden sonra bölge Seleukoslar, sonra Kommagene Krallığı ve ardından Roma İmparatorluğu’nun egemenliği altına girdi. Roma dönemi, Adana’nın şehirleşme sürecinin hızlandığı dönemdir. Adana bu dönemde Augusta adıyla anılmış ve önemli bir yönetim merkezi hâline gelmiştir. Roma döneminden kalan Taşköprü, hâlen ayakta duran ve kullanılan dünyadaki en eski köprülerden biridir. Aynı dönemde tiyatrolar, yollar ve su kemerleri de inşa edilmiştir.
Bizans Dönemi (395 – 1071)
Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılmasıyla Adana, Doğu Roma yani Bizans İmparatorluğu’nun bir parçası oldu. Bu dönemde şehir, Hristiyanlıkla tanıştı ve birçok kilise inşa edildi. Ancak Adana, Bizans döneminde Arap akınlarına ve Sasani saldırılarına da maruz kaldı. 7. yüzyıldan itibaren bölge defalarca el değiştirdi ve sürekli bir sınır hattı hâline geldi.
İslam ve Abbasi Egemenliği (7. yy – 10. yy)
Hz. Osman döneminde, Adana ve çevresi ilk kez Müslüman Araplar tarafından fethedildi. Bu dönemde bölge, Abbasiler ile Bizans arasında sürekli çatışma alanı oldu. Müslümanlar, bölgeye kaleler inşa ettiler, ticaret yollarını kullandılar ve halkın bir kısmını İslam’a kazandırdılar. Ancak 10. yüzyıldan sonra Bizans yeniden bölgeyi ele geçirdi.
Türklerin Gelişi ve Ramazanoğulları Beyliği (1071 – 1517)
Malazgirt Zaferi'nden sonra Türkler, Anadolu'ya akınlar düzenledi. Adana ve Çukurova bölgesi önce Selçukluların, ardından Türkmen beyliklerinin kontrolüne geçti. 13. yüzyılda Memlükler, bölgeyi ele geçirdi. 1352 yılında ise Ramazanoğulları Beyliği kuruldu ve Adana’yı başkent yaptı.
Ramazanoğulları, hem Memlükler hem de Osmanlılarla iyi ilişkiler kurarak bölgeye uzun süre hâkim oldular. Bu dönemde Adana’da Ulu Cami, külliyeler ve hanlar inşa edilmiştir. Ramazanoğulları’nın şehirde bıraktığı izler bugün hâlâ ayakta ve korunmaktadır.
Osmanlı Dönemi (1517 – 1918)
1517’de Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi sırasında Memlükler yıkıldı ve Ramazanoğulları da Osmanlı'ya bağlandı. Adana, önce beylerbeylik, daha sonra vilayet hâline getirildi. Osmanlı döneminde şehir, idari ve askeri merkez olarak önem kazandı.
ve 19. yüzyıllarda Adana’da tarım ve pamuk üretimi gelişti. Özellikle Çukurova pamuğu, Avrupa’ya kadar ihracat yapıldı. 1869 yılında Adana Vilayeti kuruldu ve şehirde modernleşme süreci başladı. Saat kuleleri, kervansaraylar, yeni mahalleler ve okullar inşa edildi.
Fransız İşgali ve Kurtuluş (1918 – 1922)
I. Dünya Savaşı'nın ardından Adana, 1918'de Fransızlar tarafından işgal edildi. Fransızlar, Ermeni lejyonlarını da kullanarak halk üzerinde baskı kurdu. Ancak Adana halkı büyük bir direniş gösterdi. Kuvâ-yi Milliye, yerel halkla birlikte işgale karşı savaştı. 5 Ocak 1922'de Fransızlar geri çekildi ve Adana bağımsızlığına kavuştu. Bu tarih, her yıl “Adana’nın Kurtuluş Günü” olarak kutlanır.
Cumhuriyet Dönemi ve Günümüz
Cumhuriyet’in ilanından sonra Adana, hızlı bir kalkınma sürecine girdi. Tarımda makineleşme, sanayileşme ve demiryolu ağı şehirde büyük dönüşümler yarattı. 1950’lerden itibaren pamuk sanayi, tekstil fabrikaları, limonatacılık ve kebap kültürüyle ün kazandı.
Bugün Adana, Türkiye’nin en büyük 5. metropolüdür. Çukurova Üniversitesi, uluslararası havaalanı, festivalleri (Altın Koza Film Festivali) ve büyüyen ekonomisiyle hem kültürel hem de ticari açıdan önemli bir merkezdir. Taşköprü hâlâ ayaktadır, Ulu Cami’de ezan okunmaya devam eder ve Adana halkı geçmişiyle gurur duyarak geleceğe yürür.